Dune Hiç Yazılmasaydı?
"Dune" adlı eseri çoğu kişinin bildiğini sanıyorum. Özellikle 2021 yılında çıkan Dune: Çöl Gezegeni filminden sonra Dune ve yazarı sevgili Frank Herbert'i artık birçok kişi biliyor.
Bilindiği üzere Dune eserinde hikaye genellikle Arrakis adlı bir gezegende geçmektedir. Arrakis'te yerliler ve onların da oldukça yakını hatta kankası sayılmakta olan kum solucanları yani eserdeki adı ile "Shai-Hulud" bulunmaktadır ve bu arkadaşlar Arrakis'te baharat üretiminin temel taşlarıdır.
Dune serisini okumayan ya da filmini izlemeyen kişiler için bu kadar bilgi vermem yeterlidir diye düşünüyorum ve bu yazıyı yazma sebebime geçiyorum.
Bu yazının ortaya çıkış amacı;
"1965 yılında yazılmış bir eser, ne kadar iz bırakmış olabilir ki?" düşüncesidir.
Dune'un Var Oluşu ve Tarihi
Frank Herbert, Dune serisini yazdığında sene milattan ve her şeyden önce 1965'ti. Frank Herbert bütün dünyaya etki edeceğini bilerek ya da belki de bilmeyerek kitabını yayımlamıştı.
Çok hızlı başladık değil mi? Hadi baştan başlayalım ve gerçekten Dune efsanesinin nasıl başladığından bahsedelim.
1957 yılında Frank Herbert son eserini insanlığa armağan etmişti ve adını The Dragon in the Sea olarak belirlemişti. The Dragon in the Sea yani Denizdeki Ejderha yakın gelecekte geçmekteydi. Batı ve Doğu olarak adlandırılan iki topluluk on yıldan fazladır savaşmaktaydı ve bu savaş dünyanın kaynaklarını hızla tüketmekteydi. Çare olarak denizlerdeki petrolün peşine düştü iki topluluk ve bunun üzerine denizaltılar inşa etti. Ancak zamanla denizaltılardaki mürettabalat delirmeye başladı. Delirmiş memurlardan birinin yerine gelen John Ramsey'i de bu delirmelerin sebebini bulmaya çalıştı.
İlgi çekici ve bir o kadar da heyecan barındıran The Dragon in the Sea adlı eserinden sonra Frank Helbert, yeni bir konu bulmak için araştırmalar yapmaya başladı. 1959 yılında eşi reklam yazarlığı yaptığından ve evi tek başına geçindirebilecek biri olmasından dolayı, Frank Helbert bütün enerjisini ve zamanını yeni eserine adadı. Ancak bu sırada kendisine bir teklif geldi.
O tarihlerde Tarım Bakanlığı, Oregon'daki Kumulları (Oregon Dunes) stabilize etmek için yani kaymasını ve etrafa dağılmasını önlemek için otlar daha doğrusu çimenleri kullanmaya çalışıyordu. Frank Herbert'ten ise bu konu ile ilgili bir makale yazması istendi ve o da hızlıca hazırlanıp Oregon Kumullarına gitti. Frank Herbert'in çok büyük bir mantar yetiştirme hobisi vardı. Bu makale ve çalışması için heyecanlanmasının asıl sebebi buydu.
Frank Herbert hiçbir zaman o makaleyi bitiremedi. Basit bir makale yerine insanlığa Dune eserini miras bıraktı.
Oregon Kumullarından ilham alan Frank Herbert heyecanla notlar almaya başladı ve sonradan The Road to Dune adlı çalışmada da belirtilen yüzlerce kısım oluşturdu. Ancak eksik olan şeyler vardı. Basit bir macera romanı yazmak istemedi. Hikayesini olabildiğince katmanlaştırmak istedi. Dune için kızılderili kökenli arkadaşları ile görüştü. Süper kahramanlar, mesihler ve feodalizm hakkında bilgiler topladı. Dünya savaşlarından bazı yerleri kitabına taşıdı. Hatta 1960 yılında yayımlanan The Sabres of Paradise adlı kitaptan da oldukça ilham aldı. Ama hikayesinde Arrakis yoktu. Baharat (Spice) da yoktu. Frank Herbert bunun eksikliğini biliyordu. Sonunda içindeki Mantar yetiştirme sevgisine yenildi ve Arrakis, Baharat, Bene Gesserit ile bütün Kum Solucanlarını mantarların yaşam döngüsüne göre kurdu.
Frank Herbert'in mantar yetiştirme sevgisi Dune'ın içerisinde şu şekilde geçmektedir;
Baharat (Spices): Mantarların sporları.
Zamanda ve Uzayda Seyahat: Bazı mantarların yarattığı halüsinojenik etkiler.
Fremenler: Psilocybe mantarlarının mavi renklileri.
Bene Gesserit Kadınları: Maria Sabina'nın hikayeleri ve Meksika'daki gizli mantar tarikatı.
Kum Solucanları: Bazı mantarlara özellikle saldıran ve bu mantarları tüketerek hayatta kalan solucanlar.
Anlattığım şeyler "Kum Solucanlarının Çıkışı" fikrinden çok "Dune'un Çıkışı" şeklinde görünüyor farkındayım ama merak etmeyin. Asıl konumuz Kum Solucanları!
Peki bir mantardan yola çıkan Herbert, hayatımıza kum solucanlarını yerleştirerek bize neler bahşetti?
Biraz da bundan bahsedelim!
Bir Hayalin Onlarca Eserdeki Rolü
Frank Herbert Dune eseri ile bize derin ve büyük bir dünya bıraktı. Ancak emin olduğum şeylerden biri de şu ki; Frank Herbert, Dune romanındaki tek bir varlığın bu kadar yayılacağını, filmlere ya da video oyunlarında kullanacağını düşünemezdi. İşte burada bahsettiğimiz varlık Kum Solucanları!
Kum solucanları ilk olarak 1965 yılında Dune eseri ile hayatımıza giriş yapsa da hiçbir zaman silinmedi. Video oyunları, filmler, diziler ve başka kitaplara ilham oldu. Oyunların ya da filmlerin bazıları kum solucanlarını "düşman" olarak gösterirken, kimileri de Dune eserine bir gönderme olarak kullandı.
Kullanıldığı her eserde, hikayede ya da evrende şekli değişti, tarzı değişti, varlık sebebi değişti fakat var olduğu alan değişmedi. Hep kumlar içerisinden çıktı ve eserin kahramanını genellikle hatta çoğunlukla kumda karşıladı.
Peki yavaş yavaş örneklerimize geçelim. Bakalım Frank Herbert'in ve Paul'ün evcil hayvanı kum solucanları daha başka nerelerde karşımıza çıktı?
Video Oyunlarında Kum Solucanları!
Bu zamana kadar oynadığım, bitirdiğim ve çoğu zaman eğlendiğim yüzlerce oyun var. Bu oyunların bir çoğunda da ya gönderme olarak ya da gerçekten evrenin bir parçası olarak kum solucanları da mevcut. Kum solucanları ile karşılaştığım oyunların listesi ise şu şekilde;
No Man's Sky: Bahsetmek istediğim oyun No Man's Sky oyunu. Bilindiği üzere gezegen gezegen gezebildiğimiz, bolca craft yapabildiğimiz ve hayatta kalmaya çalıştığımız bir oyun No Man's Sky. Oyun içerisindeki kum solucanımızın adı "Shaihuluda" 'dır ve genellikle Exotic biyomda görülebilmektedir. Eğer Dune eserine aşina iseniz yaratığın isminin Dune evrenindeki "Shai-Hulud" 'dan geldiğini tahmin etmişsinizdir.
Hunter Blade: 2011 yılında JoyChina tarafından çıkarılan bu PVP odaklı MMORPG oyununda da bir adet kum solucanı geçmektedir. Oyunda genellikle "Ölüm Solucanı" olarak adlandırılmaktadır. Tasarımları ve çizimleri Dune eserinde geçen kum solucanlarına benzemektedir. Ancak oyun çıktığı günden beri tutunamamıştır ve 2012 yılında da oyun dünyasına veda etmiştir.
Rage 2: 2019 yılında ID Software tarafından geliştirilmiş olan Rage 2'de de kum solucanı bulunmaktadır. Rage 2 oyunundaki bosslardan bir tanesidir ve "Sandworm Invasion" görevinde bulunmaktadır. Oyundaki göreve göre bu kum solucanı imha edilmelidir fakat bu kadar kolay değildir. Eğer halen Rage 2 oynamamış olan varsa ya da bu görevde zorlanan varsa onlara bir tavsiye vermek isterim. Ana görevler içerisinde size "Xerxes III" adlı bir araç verilecek, kum solucanını bu tank ile kolayca öldürebilirsiniz.
Final Fantasy X-2: Final Fantasy serisi belki de bu zamana kadar oynadığım ve en güzel oyun serilerinden bir tanesi. Frank Herbert'in meşhur kum solucanlarından birisi de Final Fantasy X-2 oyununda geçmektedir. Final Fantasy X-2, X oyununun devamıdır ve canımız ciğerimiz Yuna'nın hikayesini anlatır. Hikayede diyar diyar gezerken Bikanel'e yolculuk yaptığınız sırada bu yaratıklar ile karşılaşırsınız. Oyunda basit ama güçlü bir yaratık olarak geçer. Dört formu da bulunmaktadır. Sand worm, Abyss Worm, Land Worm, Earth Worm. Bu arada belirtmeliyim ki Land Worm ve Abyss Worm Final Fantasy X oyununda da bulunmaktadır.
Icarus: Survival oyunları gerçekten çok severim. Fakat Icarus benim için "mükemmel oyunmuş lan!" tarzı bir oyun olmadı maalesef. Beklentilerimi karşılayamadı maalesef. Fakat konumuz itibari ile bu oyunda da kum solucanı olduğunu söylemeliyim. Sandworm ve Caveworm olarak iki türü bulunmaktadır. Bu yaratıklar oyunun başlarında güçlü, ilerleyen seviyelerde hemen öldürülebilen yaratıklardır. Bu yaratıklar malzeme toplamak için öldürülen yaratıklardır.
ARK: Survival Evolved: Listenin en güzel örneklerinden birine geldik. Ark benim oynamayı en sevdiğim 250 saatten fazla harcadığım oyunlardan birisi. Kum solucanları bu oyun içerisinde "Deathworm" olarak karşımıza çıkar. Scorched Earth, Ragnarok ve Lost Island adalarında bulunur fakat en hızlı karşılaşabileceğiniz yer Scorched Earth haritasıdır. Oyunun hem başlarında, hem ortalarında ve hatta en son aşamalarında bile zorlu bir yaratıktır. Üzerinden çok fazla olmasa da malzeme ve tarif çıkar. Fakat öldürmek gerçek anlamda işkencedir. Çoğu zaman tek atar.
New World: Amazon Game Studios tarafından 2021 yılında hayatımıza giren New World, MMORPG tarzında bir oyundur. İlk zamanlarında oldukça büyük ve popüler bir kitlesi olmasına rağmen, şu anda çok fazla sevildiğini de söyleyemeyiz. Genel itibari ile hoş bir oyundur fakat bazı konularda eksik kalmıştır. New World içerisinde de bir adet kum solucanı bulunmaktadır. Fakat bu kum solucanı sadece görsel olarak vardır. Brimstone haritasında dolaşırken karşınıza çıkabilir. Farklı oyun geliştiriciler tarafından New World dosyaları içerisinde kum solucanı modelleri de bulunmuştur ve bir Arena Boss'u olarak düşünülmüştür. Şu anda herhangi bir işlevi bulunmamaktadır.
Dark Souls 3: Sıkı bir Souls oyuncusu iseniz zaten hangi yaratık olduğunu belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum. Fakat yine de bilmeyenleri bilgilendirmek istiyorum. Dark Souls 3 içerisinde bir adet mini boss bulunur. Carthus adlı bu yaratık bir kum solucanıdır. Old Demon King alanına girişin korumalığını yapar. Öldürmesi meşakkatlidir. Sevimsizdir. Fakat tasarımları "Shai-Hulud"'a benzemektedir.
Star Citizen: Milyonlarca oyuncusu olan ve oynaması bir o kadar da pahalı olan Star Citizen da bir adet kum solucanına ev sahipliği yapıyor ya da yapmaya çalışıyor. 2016 yılında yaptıkları tanıtım videosunda bir adet kum solucanı olacağını belirtmişlerdi. Fakat maalesef bu durum son 7 yıldır gerçekleşmedi. 1 Nisan 2022 yılında yaptıklarını söyledikleri güncelleştirme içerisinde "kum solucanları geldi ancak yer altında tutma kararı aldık!" denildi fakat bunun 1 Nisan şakası olduğu ortaya çıktı. Daha sonra Valakkar adlı bir kum solucanı olacağı ve oyuna ekleneceği bildirildi. Bu yaratığın da Leir III sisteminde bulunacağı oyunculara anlatıldı. Fakat maalesef Leir sisteminin geliştirilmesi durduruldu. Star Citizen'ın en fanatik oyuncuları dahi bu fikirden vazgeçmiş durumda.
Borderlands: Gearbox ve 2K Games'in açık ara en sevdiğim serilerinden biri olan Borderlands de kum solucanlarına ev sahipliği yapıyor. Hatta oyunun bütün serilerinde bu yaratığı özenle barındırmaya devam ediyor. Thresher olarak geçen bu yaratıklar aslında Tremors adlı bir filme gönderme. Hatta Borderlands 2 oyununu bitirdikten sonra "Ultimate Vault Hunter Mode" adlı bir zorluk daha açılıyor. Bu zorlukta oynadığınız zaman Thresher yaratıklarının adı Tremor Threshers olarak değişiyor. Borderlands oyunu bu şekilde Tremor adlı filme gönderme yapıyor. Tremor filmi ise Dune'da bulunan "Shai-Hulud" 'dan ilham alınarak yapılan bir film.
Terraria: 2011 yılında Terraria adlı ilk oyunlarını geliştiren Re-Logic firması, oyunlarının bu kadar büyüyeceklerini sanıyorum ki tahmin etmiyordu. Geçtiğimiz yıllarda "Steam'de en oynanan ve en çok oyuncuya sahip dördüncü oyun!" ünvanını kazanan Terraria, içerisinde her türlü solucanı barındırıyordu. Her biyomda karşılaşabileceğiniz birçok solucan türü bulunmaktaydı. Fakat 2016 yılında 1.3.0.1 güncellemesi ile birlikte Re-Logic oyuna Dune Splicer adlı bir düşman da eklemeyi ihmal etmedi. Sadece çölde ve Hardmode zorluk seviyesinde karşılaşılabilen bu düşman isminden de anlaşılacağı üzere bir Dune göndermesiydi.
Filmlerde Dune ve Kum Solucanı Etkisi!
Frank Herbert, Dune için ilk çalışmalarını bitirdiğinde ve Analog Science Fiction and Fact dergisinde "Dune World" yazısını yayınladığı zaman film dünyasının da geleceğini belirlemişti. Öyle ki Star Wars gibi bir kült filmin temellerini de atmıştı.
Sinefillerin yakından tanıyacağı ve El Topo, The Rainbow Thief ve The Holy Mountain'ın yazarı ve yönetmeni olan Alejandro Jodorowsky, Dune eserini filmleştirmek isteyen ilk isimdir.
İşte Frank Herbert Dune World'ü yazdığın, Alejandro Jodorowsky bu eseri filmleştirmek istediğinde, film dünyasının kaderi de değişmiş oldu. Hatta bu durum öylesine bir kelebek etkisi yarattı ki Alien, Fifth Element, Tremors ve Star Wars filmleri de onların sayesinde doğmuş oldu.
Bu başlıkta ilk olarak Dune eserinin filmler üzerindeki etkisinden bahsedeceğim. Daha sonra ise kum solucanlarının hangi filmlerde göründüğünü anlatacağım.
Daha önce de bahsettiğim üzere Alejandro Jodorowsky, Dune eserini filmleştirmek istiyordu. Bununla ilgili notlar, tasarımlar ve çalışmalar yapıyordu. Fakat maalesef bu film hiçbir zaman çekilemedi. Ancak Alejandro'nun fikir ve tasarımlarının çoğu diğer bilimkurguların içerisinde hayat buldu.
Alejandro Jodorowsky tasarlamış olduğu filme ait storyboard'ları yani görselleştirilmiş hikayeleri film stüdyolarına sunuyordu. Herhangi bir geri dönüş alabilmek uğruna irtibatta olduğu bütün firmalar ile görüşüyordu. Alejandro bu sırada ünlü çizer HR Giger ile çalışıyordu. Ancak Giger o dönemlerde pek fazla bilinmiyordu. Onun ünü ve şöhreti Alien filmi ile gelmişti. Fakat Alien içerisindeki çizimlerin ana kaynağı Jodorowsky'nin Dune filmdeki çizimleri idi. Giger'in tarzı o kadar çok beğenilmişti ki benzer tarzda işler yapması istendi. Alien bu sayede hayata geçti. Alien'ın fiziki özelliklerinin kum solucanlarından geldiği ve buna Jodorowsky'nin sebep olduğu söylenir.
Jodorowsky ayrıca Jean "Mœbius" Giraud ile iş birliği içerisindeydi. Mœbius, Jodorowsky'nin Dune filmi için görüşüyordu. Bu sırada Jodorowsky onu başka insanlarla tanıştırıyordu. Ayrıca Mœbius'un meşhur çizimlerini yaptığı Blueberry eseri de gittikçe ünleniyordu. Bu ünlenme ise çok sonraları hayatımıza Tron, The Fifth Element ve The Abyss adlı filmleri getirecekti.
Alejandro Jodorowsky'nin Dune filmi hiç gerçekleşmedi. Aslında kendi fikrimi söylemek gerekirse iyi ki de gerçekleşmedi çünkü Jodorowsky, kitabı baştan sona kadar değiştirmek istiyordu. Dune'u Herbert'tan almak ve yeni bir dünya kurmak istiyordu. Fakat Jodorowsky'nin gerçekleşmeyen bu fikri ve ilham olduğu diğer filmler, Dune'dan oldukça esinlendi.
Başlığın ilk cümlelerinde de belirttiğim üzere Star Wars, Dune içerisinden birçok şey almıştır. Tatooine gezegeni Arrakis ile benzeşmektedir. Luke kendini ve yolculuğunun özünü Tatooine'de bulmuştur. Paul'ün Arrakis'te bulması gibi. The Empire Strikes Back filmindeki Exogorth'u da unutmamak lazım ki kendisi bir Uzay Solucanı'dır.
Kum solucanlarından devam etmek gerekir ki yazının başlıca amaçlarından biri de aslında budur. Beetlejuice filmini biliyorsunuz diye düşünüyorum o yüzden açıklama gereği duymuyorum ancak Beetlejuice filmi içerisindeki Barbara ve Adam'ın ölünce evlerinden ayrılırlar ve karşılarında bir çöl vardır. Bu çölde de kum solucanlarını görürüz. Hatta Barbara'nın kum solucanını sürmesi Dune filmine ve Fremen'lere açıkça yapılan bir göndermedir.
Gelelim meşhur bir film olan Borderlands oyununu anlatırken bahsettiğim Tremors filmine. 1990 yılında çıkan Tremors filminin mantığı şu şekildeydi; "Sadece kayalık bir alanda yaşamamıza izin veren bir tür olsaydı ne olurdu?" İşte bu fikir kendiliğinden ortaya çıkan bir fikir değildi. Bu fikir Herbert'in insanlara aşıladığı ve yıllarca unutulmamasına sebep olacak bir fikirdi. Öyle ki 7 Adet Tremors filmi ve 13 bölüm süren bir spin-off dizisi çekilmişti.
Yazının sonunda da belirtmek istiyorum ki aslında bütün amacım "kum solucanları" üzerine bir yazı yazmaktı. Kum solucanlarının hangi filmlerde ya da oyunlarda var olduğunu ve nelere ilham verdiğini anlatmak istemiştim. Fakat yazıyı yazmadan önce Frank Herbert'in Dune'u üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda böyle bir konu oluştu.
Ancak merak ettiğim şey tam olarak başlıktaki gibi;
"Dune hiç yazılmasaydı ne olurdu? Bu filmler ve oyunlar yine de hayatımızda bulunur muydu? Peki ya kum solucanları? Yazıyı uzatmak için belirtmediğim 20'den fazla oyun içerisinde görünen bu yaratık, hayatımıza girebilir miydi?"
Yazıyı Hazırlarken Arka Planda Çalan Şarkı; The Kiffness x Nooran Sisters - Tung Tung Baje
Yazar: Ahmet T. Mengeş
Bilimkurgu ve Fantastik sever. Oyun bağımlısı. Vampir mitoloji gardiyanı. Garip ve bir o kadar da ukala. Amatör oyun geliştiricisi. Çok amatör.