Steampunk Üzerine!
Daha önce bilimkurgu ve alt dalları hakkında bir yazı yazmıştım. Bu alt dallardan biri olan “Steampunk” üzerine de site içerisine bir yazı yazma gereği duydum. Sonuçta bilimkurgu bilinen bir tür olsa bile “Steampunk” gibi bir kavram o kadar da bilinen bir alt dal değil. Ancak göz aşinalığı olan bir dal. “Göz aşinalığı?” gibi bir soru sorduğunuzu duyar gibiyim. O yüzden en baştan başlayalım.
Victoria Dönemi, Edward Dönemi, Çarklar, Dişliler, Buhar, Altın, Analog Donanımlı Bilgisayarlar… İşte Steampunk’ı Steampunk yapan etmenlerden sadece bazıları bunlar. Gözünüzün önüne romanlardan, filmlerden ya da dizilerden kesitler geldi mi şu an? Gelmediyse yazının sonlarında örneklerini vereceğim.
İlk olarak “Steampunk” terimini açıklayarak başlayalım. Steampunk nedir? Bu kelime nereden çıkmıştır? Kimin gelmiştir aklına bunu kullanmak? Şimdi bu sorularla Steampunk’a bir ışık tutalım.
1960 ve 70’li yıllarda Steampunk temalı birçok roman yazılmıştı. Daha önceleri H.G. Wells, Jules Verne gibi yazarlar da bu temayı kullanmıştı. Fakat sadece bu kitapların temalarına Bilimkurgu denilip geçilmişti. Ancak ilerleyen yıllarda ana başlıklar, alt başlıklara bölünmeye başlamıştı. Örneğin 1983 yılında Bruce Bethke, Amazing Science Fiction adlı dergide kısa bir hikaye yayımlamış ve buna “Cyberpunk” adını vermişti. Ancak Bethke’nin ve diğer yazarların bu şekilde yazdığı diğer hikayeler ve romanların teması, Cyberpunk hikayesinin havasını barındırdığı için, onların türüne de Cyberpunk şeklinde hitap edilmeye başlandı. Bu da Cyberpunk alt türünü, kendi kendine ortaya çıkarmıştı.
Aynı durum Steampunk yazarlarının da başlarına gelmişti. Okuyucular, dergi sahipleri hatta yazarların kendileri bile isim arama durumuna düşmüş, bu temayı belirli bir kategoriye ekleme kararı almışlardı. Tam o anlarda, yani Nisan 1987 yılında K.W. Jeter, Locus adlı dergiye bir mektup yazmıştı. Mektubun içerisinde Victoria Dönemi Fantezi yazılarının yeni bir çağ olduğunu anlatmış, bu çağa uygun en güzel durumu ve terimi Powers, Blaylock ve kendisi ile birlikte oluşturacaklarını söylemiş, hikayelerde geçmekte olan teknoloji çağına en uygun yaklaşımda bulunacaklarını belirtmiş ve sonunda da “Steam-punk gibi bir şey olabilir sanırım…” diye bitirmişti. Mektupta da belirtildiği gibi bu ismi koyma kararı almamışlardı ve K.W. Jeter sadece Cyberpunk’a olan aşinalığından dolayı benzer bir ifade kullanmak istemişti. Fakat Jeter’ın bilmediği bir şey vardı ki, bu temayı işleyen bütün eserler için bu terim ebediyen kullanılacaktı.
Daha önceki yıllardan beri bu temanın işlenmesine rağmen adı konulamayan Steampunk Çağı, böylelikle doğmuş ve kimliğine kavuşmuş oldu.
Peki neden böyle bir yol izlenilmişti? Neden Victoria Dönemi, Edward Dönemi seçilmişti ve neden teknoloji hep buhar üzerine kurulmuştu? O halde bunlara da bir bakış atalım.
İlk önce çağlardan başlayalım. Bilimkurgu türüne ait en önemli eserler veren iki kişi tanıtayım öncellikle. Bunlardan ilki Zaman Makinesi, Dünyaların Savaşı, Modern Ütopya kitaplarının yazarı olan H.G. Wells.
Diğer ise Seksen Günde Devri Alem, Ay’a Seyahat, Yeşil Işın adlı eserlere sahip Jules Verne. Bu iki yazarın da en önemli ve benzer özelliği ise; İkisinin de Victoria Döneminde yaşaması ve ikisinin de bilimkurgu romanlarında Steampunk havasını kullanmasıdır.
İlerleyen yıllarda onlardan ilham alan yazarlar da bu havayı istemsizce kullanmışlardı. Ancak arada bazı farklar da bulunmaktaydı. Örneğin H.G. Wells Victoria Çağı yazarı olmasına rağmen, Makine Duruyor eserinin sahibi E. M. Forster Edward Çağı yazarıydı. Fakat Makine Duruyor adlı kitabında iki çağa da ait izlenimler bulundurmaktaydı. Ama içeriği tamamen Steampunk havasını barındırmaktaydı.
Peki neden hep buhar ve buharlı araçlar?
Sanayi Devrimi’ni bilirsiniz. Her şey makineleşmeye başlamıştı ve buharın gücü giderek katlanmaktaydı. Kömür kullanımı hızla artmış, ortaya çıkan buharlardan elektrik üretimi elde edilmeye başlanmış ve bu da makinelerin doğuşunu gerçekleştirmişti. O dönem yazarları da haliyle bundan etkilenmiş ve romanlarında ya da hikayelerinde bunları hemencecik işlemişti. H.G. Wells gibi yazarlar ise bunu farklı bir boyuta dönüştürmüştü.
Bu yazarlara göre Steampunk, “Olası gelecek hayat“tı. Yani gelecekte hayat bu şekilde olacaktı ve insanlar buhardan vazgeçmeyerek teknolojiyi tamamen onun üzerine kuracaktı. Bir nevi “Paralel Dünya’yı” kendi kafalarında yaratmışlardı. Aslında Steampunk’a böyle diyebiliriz. “Gerçekleşmemiş gelecekte bulunan dünyanın bir varyasyonu“
Fakat onların düşüncesi bu yönde gitmedi. Teknoloji giderek daha da ilerledi ve buhar çağı oldukça geride kaldı. Ama bu Steampunk’ı tahmin edildiği gibi ekarte etmedi. Çünkü Steampunk yazarları çağı hızlı bir şekilde yakaladı ve Steampunk’a ait her bir parçayı ilerlemekte olan teknolojiye adapte etti. Örneğin bilgisayarlar! Her ne kadar şu an kullanmakta olduğumuz bilgisayarlar dijital dünyanın bir ürünü olmuş olsa da, yazarlar Steampunk ögelerini eserlerinin içerisine de yerleştirmiş, bunları buharla çalışan analog bilgisayarlara dönüştürmüşlerdi. Ya da uzay araçları! Steampunk’ın önceki dönemlerinde, uzay aracı olarak Sıcak Hava Balonu kullanılsa da sonraki dönemlerinde uzaya giden araçlar, normal gemilere dönüşmüş ve bu gemilerin çalışma sistemi buhar teknolojisine bağlanmıştı.
Peki neden Steampunk bu kadar ilgi gören bir alt tür olmayı başardı?
Öncelikle az önce de söylediğim gibi, “Gerçekleşmemiş bir gelecek” barındırıyordu. Öte yandan olaylar genellikle Victoria / Edward döneminde geçiyor ya da bütün bir konu kurgusal bir dünyada yaşansa da bu dönemlere ait kültürel özellikler taşıyordu. (Bknz. Bioshock Oyunu) Bunların haricinde birbirinden farklı teknolojilere can veriyor, buharla çalışan bu teknolojiler sonraki dönemlere çok kolay ve güzel bir şekilde adapte edilebiliyordu.
En önemli özelliği (-ki bu bana göre) Cyberpunk içerisinde bulunan distopik hava, Steampunk içerisinde nadiren kullanılıyordu. Cyberpunk gibi “yüksek teknoloji” ögesini farklı bir açıdan ele alıyordu Steampunk. Teknoloji insanların hayatını kolaylaştırıyor ya da zorlaştırıyor, yaşanılan dünyanın dört bir yanı bu teknoloji ile dolup taşıyordu. Fakat hiçbir karakter bu teknolojiye mahkummuş gibi yaşamıyor, bunu hikayede yan unsur olarak barındırıyordu. Demem o ki Steampunk bazı eserler haricinde hiçbir zaman ana konu olarak ele alınmadı.
Haydi bakalım! Şimdi size Steampunk’ın içeriğini anlatayım. Kıyafetlerden başlayalım!
Şaka yapıyorum. Steampunk diğer türler gibi uzun uzun anlatılacak bir konu. Bu kadar detaya giremem. Onun yerine en başta söylediğim gibi size önerilerde bulunayım. Steampunk ve ona ait olan bütün unsurları kolaylıkla anlayabilirsiniz bu sayede.
Steampunk Filmleri
* The League of Extraordinary Gentlemen / 2003
* Wild Wild West / 1999
* Hugo / 2011 (Steampunk öğeleri revaçta. Ayrıca film gerçek bir konuyu içeriyor; İlk renkli ve bilimkurgu filmi olan “A Trip to the Moon”. Filmin öyküsü; Georges Méliès, Jules Verne, H. G. Wells tarafından yazılmıştır. .)
* The Time Machine / 2002 (H. G. Wells’in Zaman Makinesi romanından uyarlamadır.)
* Steamboy / 2004 (Sanayi Devrimi Yılları ve Steampunk’ın anlatıldığı en iyi eserlerden biri bana göre. Kendisi anime dizi değil filmdir.)
* Fullmetal Alchemist / 2009-2010
Steampunk Romanları
* The Time Machine; Zaman Makinesi, İthaki Yayınları, 2014
* Twenty Thousand Leagues Under The Sea, Denizler Altında 20.000 Fersah, Alfa Yayıncılık, 2016
* Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, Dr. Jekyll ile Bay Hyde, İş Bankası Kültür Yayınları, 2015
* The Infernal Devices, The Mortal Instruments kitabının önceki serisi. Yazarı Cassandra Clare.)
* His Dark Materials (Yazarı Philip Pullman)
Romanlar için dipnot: Benim de okumuş olduğum daha çok kitap yazıp sayabilirdim ancak Türkçe Çevirileri maalesef bulunmuyor. Ancak bu kitaplar da size Steampunk’ı olabildiğince anlatacaktır.
Steampunk Oyunları
* Bioshock Serisi
* Arcanum: Of Steamworks and Magick Obscura
* Dishonored Serisi
* Thief Serisi
* Fable 3
Steampunk Müziği
* Abney Park - Steampunk Revolution ‘u öneriyor ayrıca
* The Cog is Dead
* The Clorkwork Quartet‘i de dinlemenizi tercih ediyorum.
Steampunk ile ilgili yazılacak daha onlarca ve yüzlerce şey varken şu an bu kadar yazabiliyorum. Benden bu kadar.
(Yazı Biterken Çalıyordu; Akame ga Kill – Fallen Heroes)
Yazar: Ahmet T. Mengeş
Bilimkurgu ve Fantastik sever. Oyun bağımlısı. Vampir mitoloji gardiyanı. Garip ve bir o kadar da ukala. Amatör oyun geliştiricisi. Çok amatör.